Türkiye’nin kazan ve basınçlı kap sanayisi, coğrafi avantajlarından çevre dostu teknolojilere kadar geniş bir yelpazede fırsatlar sunuyor. Bu röportajda, KBSD Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Hoplamaz ile yerli üreticilerin küresel rekabet gücünü artıracak stratejiler, yeşil pazarlara açılım ve ihracat hedeflerinin nasıl şekilleneceği üzerine detaylı bir sohbet gerçekleştirdik.
Türkiye’nin kazan ve basınçlı kap sanayisinde yerli üretim yapma konusunda en büyük stratejik avantajları nelerdir? Bu avantajları sektöre nasıl daha fazla kazandırabiliriz?
Türkiye’nin bu sektördeki en büyük avantajı, sahip olduğu coğrafi konum. Hem Avrupa hem Orta Doğu pazarlarına lojistik olarak yakınlığı, Türkiye’yi bu alanda cazip bir üretim üssü haline getiriyor. Bunun yanı sıra, yerli üreticilerimizin maliyet avantajı ve geniş üretim kapasiteleri de önemli bir artı. Ancak, bu avantajları daha etkin bir şekilde kullanmak için teknolojik altyapıyı güçlendirmek, özellikle dijitalleşme ve otomasyon alanında yatırımları artırmak gerekiyor. Yerli firmaların daha fazla uluslararası fuarlarda yer alması, markalaşma süreçlerine büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, sektöre özgü teşvik mekanizmalarının genişletilmesi bu avantajları daha da görünür kılabilir.
“Önümüzdeki 5 yılda Orta Doğu ve Afrika pazarları oldukça önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Bu bölgelerde enerji ve sanayi altyapıları hızla gelişiyor”
İhracat hedefleri ve fırsatlar açısından, Türkiye’nin kazan ve basınçlı kap sanayisinde önümüzdeki 5 yılda hangi pazarlar daha fazla büyüme potansiyeli taşıyor?
Önümüzdeki 5 yılda Orta Doğu ve Afrika pazarları oldukça önemli bir büyüme potansiyeline sahip. Bu bölgelerde enerji ve sanayi altyapıları hızla gelişiyor. Özellikle, enerji projelerinde kullanılacak yüksek kaliteli kazan ve basınçlı kaplara talep artıyor. Doğu Avrupa pazarında da AB üyesi olmayan ülkeler için fiyat-performans odaklı ürünlerle başarılı olmak mümkün. Türkiye’nin bu pazarlara daha fazla odaklanması, uzun vadede sürdürülebilir bir ihracat artışı sağlayacaktır.
“Global geçerliliği olan sertifikalara sahip olmak büyük bir fark yaratır. CE veya ASME gibi sertifikalar hem güven hem de kaliteyi simgeliyor”
Yabancı rakipler karşısında Türk üreticileri nasıl daha rekabetçi olabilir? Fiyat dışı faktörler, kalite ve inovasyon nasıl öne çıkarılabilir?
Türk üreticilerinin yabancı rakipleriyle baş edebilmesi için yalnızca fiyat avantajına değil, aynı zamanda kalite ve inovasyona odaklanmaları gerekiyor. Örneğin, global geçerliliği olan sertifikalara sahip olmak büyük bir fark yaratır. CE veya ASME gibi sertifikalar hem güven hem de kaliteyi simgeliyor. Bununla birlikte, yenilikçi ürün tasarımları ve enerji verimliliğine sahip çözümler geliştirmek, müşterilerin uzun vadeli maliyetlerini düşüreceği için tercih sebebi oluyor. Ayrıca, satış sonrası hizmetler ve teknik destek alanındaki yatırımlar da müşterilerle güçlü bağlar kurmak için kritik öneme sahip.
İhracatın önündeki en büyük ticaret engelleri nelerdir? Bu engelleri aşmak için sektörde hangi adımlar atılabilir?
En büyük engellerden biri, farklı ülkelerin uyguladığı yüksek gümrük vergileri ve kota sistemleri. Bunun yanında, teknik düzenlemelerdeki farklılıklar, özellikle standartlara uyum açısından firmalarımızı zorlayabiliyor. Bu sorunları aşmak için sektör genelinde uyum süreçlerine daha fazla önem verilmesi gerekiyor. Ayrıca, firmaların teknik bilgiye erişimini kolaylaştıracak eğitim programları düzenlenebilir. Ticari finansman anlamında, ihracata yönelik düşük faizli krediler sunulması da oldukça etkili bir çözüm olacaktır. Devletin, yeni serbest ticaret anlaşmaları yaparak sektöre destek olması da bu engellerin hafifletilmesinde büyük rol oynayabilir.
“Yeşil pazarlara açılabilmek için öncelikle ürünlerin uluslararası çevre sertifikalarına sahip olması gerekiyor”
Türkiye’nin kazan ve basınçlı kap sanayisinde gelişmekte olan pazarlar için ne gibi stratejiler geliştirilmelidir? Özellikle çevre dostu teknolojiler ve yeşil pazarlara açılım nasıl sağlanabilir?
Çevre dostu teknolojiler, önümüzdeki dönemde sektörümüzün en kritik konularından biri olacak. Karbon salınımını azaltan kazanlar ve enerji verimliliği yüksek sistemler geliştirmek bu noktada kilit öneme sahip. Yeşil pazarlara açılabilmek için öncelikle ürünlerin uluslararası çevre sertifikalarına sahip olması gerekiyor. Bunun yanı sıra, çevre dostu teknolojiler geliştiren firmaların teşvik edilmesi ve bu ürünlerin tanıtımı için devlet destekli projeler oluşturulması gerekiyor. Sektörde çevre bilinciyle hareket eden firmalar hem iç pazarda hem de uluslararası alanda ciddi bir fark yaratabilir.
“Örneğin, ihracata yönelik üretim yapan firmalar için daha geniş vergi muafiyetleri sağlanabilir. Ayrıca, Ar-Ge yatırımları için özel teşvik paketleri oluşturulmalı”
Yerli üreticilerin daha fazla devlet desteği alabilmesi için hangi teşviklerin uygulanması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bu destekler sektörde nasıl bir fark yaratabilir?
Devlet desteği, sektörün dinamizmini artırmada kilit bir faktör. Örneğin, ihracata yönelik üretim yapan firmalar için daha geniş vergi muafiyetleri sağlanabilir. Ayrıca, Ar-Ge yatırımları için özel teşvik paketleri oluşturulmalı. Eğitim destekleri, sektör çalışanlarının niteliklerini artırmak için önemlidir. Bu destekler, sektör genelinde kaliteyi yükseltecek ve uluslararası arenada Türk markalarının bilinirliğini artıracaktır. Özellikle enerji maliyetlerini düşürmeye yönelik teşviklerin devreye alınması da üretim süreçlerini daha ekonomik hale getirebilir.
Küresel ısınma, sürdürülebilirlik ve yenilenebilir enerji gibi trendler yerli kazan ve basınçlı kap üreticilerini nasıl etkiliyor? Bu trendlere uyumlu stratejiler geliştirmek ihracatı nasıl artırabilir?
Küresel ısınma ve sürdürülebilirlik trendleri, sektöre büyük bir dönüşüm dayatıyor diyebilirim. Artık alıcılar, sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevreye duyarlı ürünler talep ediyor. Türk üreticiler, bu trendleri göz önünde bulundurarak düşük karbon ayak izi bırakacak teknolojilere odaklanmalı. Atık ısı geri kazanımı, yenilenebilir enerji sistemleriyle bütünleşmiş çalışan kazanlar gibi çözümler geliştirilmeli. Bu trendlere uyum sağlamak sadece ihracatı artırmakla kalmaz, aynı zamanda firmalarımızı global bir marka haline getirme yolunda önemli bir adım olacaktır.