Vaillant Group Türkiye, sürdürülebilir bir geleceğe katkı sağlamak için Ar-Ge yatırımlarıyla düşük karbon emisyonlu teknolojilere öncülük ediyor. Karbon ayak izini azaltma ve sürdürülebilirlik hakkında yaptıkları çalışmalar konusunda sohbet ettiğimiz Vaillant Group Türkiye Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erol Kayaoğlu, dönüşüm için artık farkındalık döneminin geride kaldığını ve sektörler için ciddi aksiyon zamanı olduğunu vurguluyor. Isı pompalarının şu an için yıldız bir ürün olduğuna da dikkat çeken Kayaoğlu: “Otomotiv sektöründe elektrikli araçlar neyse; iklimlendirme sektöründe ısı pompaları da aynı şeyi ifade ediyor” diyor…
Firmanız ısıtma sistemlerinde karbon ayak izini azaltmak için ne tür teknolojik çözümler ve stratejiler geliştiriyor?
Vaillant Group Türkiye olarak sürdürülebilirliği işimizin merkezine alıyor, evimizde ve çevremizde daha iyi bir iklim oluşturmak vizyonumuzla çalışıyoruz. Tüm süreçlerimizde enerji tüketimini azaltmanın yanında tüketilen enerjiyi yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamak, su tüketimini düşürmek, üretimde kullandığımız enerjiyi yenilenebilir enerjiye çevirmek, çevre dostu araç filoları oluşturmak gibi hedeflere de odaklanıyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz iklimlendirme sektörü, karbon ayak izinin öncelikli olarak azaltılması gereken alanların başında geliyor.
Ürünlerimizi her adımda daha çevre dostu ve tasarruflu hale getirmek için uğraşırken aynı zamanda kullanıcıların ısıtma-soğutma ve sıcak su ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde karşılayacak yeni teknolojileri hayata geçirmek için çalışıyoruz.
Vaillant olarak bugünden yarını düşünerek hareket ediyor, planlarımızı bu doğrultuda hayata geçiriyoruz. Sürdürülebilirlik alanında, anlaşmalarla belirlenen hedeflerin ulaşılmasında en büyük katkıyı sağlayacak ürünlerin geliştirilmesinde önemli rol oynuyoruz. Ar-Ge’ye ciddi yatırım yapıyoruz. Isı pompaları ve hidrojenle çalışan ürünlerle hem enerji çeşitliliği sağlıyor hem de bu enerjilerin tüketicilerin kullanımına sunulması için önderlik ediyoruz.
Isıtma sistemlerinde düşük karbon emisyonlu teknolojiler kullanmak için hangi yeni ürün veya sistemleri geliştirdiniz?
Teknoloji, enerji verimliliği konusundaki dönüşümde ciddi anlamda öneme sahip. Kullanıcılara sunacağınız ürünleri ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmek yani hibrit sistemleri iklimlendirme sektörüne dahil etmek, enerji verimliliğinin sağlanması ve regülasyonların zorunlu kıldığı hedeflerin ulaşılmasında önemli rol oynuyor. Hibrit sistemler var olan teknolojilerin daha etkin kullanımına yardımcı olurken asıl dönüşümü yaratan tabii ki teknolojik gelişmeler oluyor. Hem geleneksel hem de hibrit sistemlerde ön plana çıkan ısı pompaları yenilenebilir enerji alanında şu an için yıldız bir ürün.
Otomotiv sektöründe elektrikli araçlar neyse, iklimlendirme sektöründe de ısı pompaları aynı şeyi ifade ediyor. Bu cihazlar aynı zamanda enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik projelerinde sektörümüzde önemli bir yere sahip. Geleceğin teknolojisi olarak görülen ısı pompasında Avrupa pazarı son 5 yılda 4 kat büyüdü. Türkiye’de ise pazarın şu anda 15-20 binler seviyesinde olduğu tahmin ediliyor. Orta ve uzun vadede bu rakamların çok daha artması bekleniyor.
Vaillant olarak kullanıcılarımıza 150 yıllık tecrübemiz ve sahip olduğumuz çok kuvvetli ürün gamımızla hitap ediyoruz. Örneğin küresel ısınma potansiyeli açısından 700 kat daha çevreci olan R290 doğal soğutucu akışkanlı monoblok ısı pompamız aroTHERM plus’ı geçtiğimiz dönemde pazara sunduk. aroTHERM plus tüm kapasitelerinde A+++ verimlilik sunuyor. Evlerde var olan sistemlerin yenilenmesine gerek kalmadan cihaz kurulumu yapılmasını da mümkün kılıyor. aroTHERM plus ısı pompaları tüketici nezdinde markamızın “yenilikçiliğiyle bugünün ve yarının öncüsü” imajını pekiştiriyor.
Karbon ayak izini azaltma konusunda firmanızın kısa ve uzun vadeli sürdürülebilirlik hedefleri nelerdir?
Şofben ve kombinin mucidi kimliğimizle iklimlendirme sektöründeki dönüşümde öncü rol oynamaya devam ediyoruz. Önümüzdeki dönemde kombi ve ısı pompası ürün teknolojilerimiz bu dönüşümde önemli bir rol üstlenecek. Vaillant Group olarak sürdürülebilir bir gelecek için çalışıyor ve sınırlarımızı her geçen gün daha da zorluyoruz.
Isıtma sistemlerinizde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımıyla karbon emisyonlarını azaltmak için nasıl bir entegrasyon sağlıyorsunuz?
2011 yılında hayata geçirdiğimiz SEEDS Projesi ile 2050 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmaya katkı sağlamayı hedefliyoruz. Vaillant’ın tüm süreçlerini kapsayan SEEDS Projesi, enerji tüketimini azaltmanın yanı sıra tüketilen enerjinin tümünü yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak ve su tüketimini azaltmak gibi hedefler içeriyor. Bu anlamda sektörümüzün ihtiyaçlarını bugünden yarını düşünerek takip ediyor ve geleceğin teknolojilerini hayata geçiriyoruz
Karbon ayak izini azaltan ısıtma sistemlerine yönelik tüketici bilinci ve talebinde bir artış görüyor musunuz?
Tüketiciler artık toplumsal konulara duyarlı olmakla kalmayıp bu konuda kayda değer adımlar atan, çevresel ve sosyal değerleri gözeten firmaları tercih ediyor. Dolayısıyla şirketlerin ayakta kalması ve sürdürülebilir olması için çok geç olmadan bu beklentileri karşılayacak şekilde dönüşümü yaşaması gerektiğini düşünüyoruz. Farkındalık dönemi geride kaldı, artık sektörler için ciddi aksiyon zamanı.
Aslında her bir ürün, teknolojinin izin verdiği limitler genişledikçe daha yüksek verimli olacak şekilde tasarlanabilir. Teknolojide yaşanan gelişmeler bize ürünleri daha verimli hale getirme imkanı sağlıyor ancak bu, teknolojik gelişmelerin hayata geçmesiyle paralel olarak belli bir süreç alıyor. Diğer bir yandan da belli bir talep sağlanana dek oluşan yüksek ilk yatırım maliyetleri tüketicilerin bütçesini zorlayan bir noktada olabiliyor. Hibrit sistemler gelecekte tüketicilerin bir çok ihtiyacını esnek bir şekilde karşılayacak çözümler sunacak ve rekabetçi maliyet yapıları ile tüketicilerin ilk tercihleri arasında yer alacaktır.